2 Aralık 2022 Cuma

 SOSYAL VE KÜLTÜREL DEĞİŞİM - 2

 

SOSYO-KÜLTÜREL DEĞİŞMEYE ETKİ EDEN FAKTÖRLER

 Değişim tüm kültürlerin ortak özelliğidir.

 Değişimin hızı ise geleneksel ve gelişmiş toplumlara göre farklı seyredebilir.

 Geleneksel toplumlarda değişim çok daha yavaş gerçekleşir.

 İlk antropologlar ilkel toplumların kültürlerini tümüyle değişmez olarak kabul etmişlerdir.

 Ancak bu görüş ilkellerin kültürleri üzerine yapılan antropolojik çalışmaların çoğalması sonucunda giderek terkedilmiştir.

 Sosyologlar, bütün toplumlarda değişime yol açabilen, diğer faktörlerle etkileşim içinde bulunan birden çok faktör tanımlamışlardır.

 Bununla beraber değişimlerin yönü, hızı ve etkileri daha çok onların içinde oluştuğu birbirinden farklı yer ve zaman koşullarına bağlıdır.

 Bu bağlamda sosyo-kültürel değişmeye etki eden faktörleri 

a) doğal çevre, 

b) demografi (nüfus), 

c) teknoloji, 

d) din, ideoloji ve dünya görüşleri,

 e) keşifler, buluşlar ve yayılma, 

f) liderler ve toplumsal hareketler gibi başlıklar altında ele alabiliriz.

 Doğal Çevre:Toplumsal düzenin oluşmasında etkili olan faktörlerin başında doğal çevre gelmektedir.

 Bu etki özellikle insanların yaşam biçimlerini iklim ve doğa şartlarına göre düzenlemek zorunda olduğu daha çetin çevresel koşullarda çok daha belirgin hâle gelmektedir.

 ÖRNEK: •Kış aylarının uzun ve daha soğuk olduğu Alaska’da yaşayan insanlar,sıcak Akdeniz ülkelerinde yaşayan insanlara kıyasla daha farklı toplumsal ve kültürel yaşam kalıplarını izleyeceklerdir.

 Alaskalılar yaşamlarının daha büyük bir bölümünü kapalı mekânlarda geçirecekler ve çok kısa süren yaz dönemleri haricinde, yaşadıkları zorlu doğa koşulları dikkate alındığında dışarıda gerçekleştirecekleri etkinlikleri büyük bir dikkatle planlayacaklardır.

 Demografi (Nüfus) :Bir yerleşim biriminin nüfusu ve bu nüfusun büyüme ya da küçülme oranı, şüphesiz ki toplumsal yapıyı olumlu ya da olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir.

 Çok fazla büyüyen bir nüfusun kaynak talebini karşılamak mümkün değildir.

 Tarihin farklı dönemlerinde örneklerine sıkça rastlanılan savaşlar, doğal afetler ve kitlesel göçler gibi toplumların nüfus yapılarındaki büyük değişimlere sebep olabilecek toplumsal hareketler, kaynak kıtlığı, yoksulluk ve kültürel asimilasyon gibi toplumsal çatışma ve çözülme ile sonuçlanabilecek süreç ve durumların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

 Bir toplumda nüfusun çok yavaş büyümesi ya da azalması, o toplumu neslintükenmesi gibi ciddi bir tehlike ile karşı karşıya bırakabilir.

 Nüfusun kalabalık olması sosyal ilişkiler üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir.

 Nüfusu az olan kasaba ve köy gibi küçük yerleşim birimlerinde ilişkiler birincildir.

 Yani insanlar birbirlerini samimi olarak yüz yüze tanır.

 Nüfusu çok olan büyük yerleşim yerlerinde, kent ve metropollerde ise sosyal ilişki biçimleri belirgin olarak farklılaşmaktadır.

 Bu tür yapılarda kurumsallaşan ikincil ilişkiler, yeni sosyal kontrol mekanizmalarını geliştirmektedir.

 Nüfusun seyrek olduğu yerleşim bölgelerinde informel örgütlerin yerini formel örgütler alır.

 Dolayısıyla toplumun demografik yapısında meydana gelen değişmeler sosyo-kültürel değişimlerin nedenleri arasında yer almaktadır.

 Sosyo-kültürel değişmelerde nüfusun oynadığı rol üzerinde en çok duran sosyologların başında Durkheim gelmektedir.

 Ona göre iş bölümünün gelişmesi toplumlarda köklü şekil ve içerik değişikliklerine yol açmıştır.

 İş bölümü sayesinde mekanik dayanışma esasına göre örgütlenmiş geleneksel toplumsal ilişkilerin Egemen olduğu kırsal yapılardan organik dayanışma esası üzerine kurulan sanayi toplumuna geçiş süreci yaşanmıştır.

 Teknoloji:Teknoloji alanında kullanılan yenilikler bir toplumdaki sosyal ve kültürel değişmenin yönü, hızı ve etkileri konusunda rol oynayan en önemli faktörlerin başında gelmektedir.

 Sosyo-kültürel değişme sürecinde teknolojinin önemi üzerinde duran sosyologların başında Riesman gelmektedir.

 Ona göre tekniklerin evrimi toplumsal değişmeyi etkileyen en önemli faktördür.

 Teknolojik değişimin etkileri sadece belirli bir alanla sınırlı kalmayarak toplumun her alanında gözlenebilen farklılıklar yaratmaktadır.

 Örneğin tıp alanındaki ilerlemeler ortalama insan ömrünü uzatarak ölüm oranlarını düşürmüş ve gelişmiş ülkelerdeki nüfus yapısını radikal bir biçimde değiştirmiştir.

 Endüstriyel teknoloji alanındaki gelişmeler (elektrik enerjisinin kullanılmaya başlanması, dayanıklı tüketim malları, bilgisayar, otomobil) gündelik yaşamı önemli ölçüde kolaylaştırırken aynı zamanda binlerce çalışanın işsiz kalmasına da neden olmuştur.

 Tüm etkilerine rağmen, teknoloji faktörünün, sosyal ve kültürel değişimin tek belirleyici sebep olarak ele alınması yanıltıcı olabilir.

 Zira teknolojik buluşların sosyo-kültürel değişme üzerindeki belirleyici etkisi onun toplum ve kültür nazarında benimsenmesine ve kullanılmasına bağlıdır.

 Bu bağlamda değişme,toplumsal yapının yalnızca maddi ögeleri dikkate alınarak açıklanamaz.

 Sosyokültürel değişme, toplumsal yapıyı oluşturan siyaset, din, ideoloji, aile ve eğitim gibi unsurlar ile ekonomi ve teknoloji arasındaki karşılıklı etkileşimler sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Keşifler, Buluşlar ve Yayılma:Keşif, var olan bir gerçeğin yeni bir boyutunun fark edilmesidir.

 Başka bir ifadeyle eldeki bilgiye eklenen şeydir.

 Esasen var olan gerçek, (kanserli hücrelerin tedavisinde kullanılan bitkisel özlerin keşfedilmesi örneğinde görüldüğü gibi) keşiften sonra kültürün bir parçası hâline gelmektedir.

 **Buluş ise var olan bilginin yeni bir düzenlemeyle tekrar kullanılmasıdır.

 Esasen buradaki yenilik otomobilin icat edilmesi veya belli miktarlardaki alaşımlayıcı elementler (karbon, magnezyum, krom, vs.) ile demirin bileşiminden, çelik maddesinin elde edilmesi gibi bilinen ve var olan unsurların yeni bir biçimde birleştirilmesidir.

 Bu maddi buluşların yanı sıra bir de sosyal buluşlar vardır.

 Alfabe, anayasal devlet rejimi, şirket ve demokrasi, sosyal buluşlara örnek olarak gösterilebilir.

 Yayılma, bir toplumda geçerli olan mevcut kültürel ve teknolojik unsurların başka toplumlara geçmesidir.

 Bu durum, toplumlar arasındaki etkileşimin derecesine bağlıdır

Din, İdeoloji/Dünya Görüşleri:Sosyo-kültürel değişme üzerinde etkisi bulunan önemli faktörlerden birisi de din ve ideoloji gibi düşünce ve inanç sistemleridir.

 Örneğin Marx, insanların ideolojilerini toplumsal şartların biçimlendirdiğini iddia etmiştir.

 Weber ise Batı Avrupa’da kapitalizm gibi bir sosyo-kültürel düzenin oluşumunda Protestan mezhebinin öngördüğü ahlaki ilkelerin etkili olduğu tezini savunmuştur.

Weber, insanın yaşam tarzı, sosyal ilişki ve davranışlarını yönlendiren bir tür dinî zihniyetin (asketizm), başka bir ifadeyle insanların davranışlarına getirilen düzenleyici kuralların kökenlerini araştırmış ve sonuçta din ile kapitalizm arasında bir tür sebep sonuç ilişkisi olduğu tezini ileri sürmüştür .

  Weber’in sözünü ettiği Protestan ahlakı şu ilkeleri önermektedir:

 Rasyonel (akılcı) olmak,

b) Bireyselliği savunurken bencilliği kesin bir dille reddetmek,

c) Çok çalışmak,

d) Tükettiğinden fazlasını üreterek girişimci olmak.

***Weber’e göre Protestan öğretisinin ortaya koyduğu ahlak ilkeleri, Batıda insanların, akıl ve yeteneklerini kullanarak, çalışıp üretken hâle gelmelerinde ve bu yolla birikim sahibi olup sosyal refahı ve ilerlemeyi yakalamaları için gereken motivasyonu sağlamıştır.

 Zira Protestanlığın alt mezheplerinden birisi olan Kalvinizm, insanların Tanrı’nın seçtiği özel kullar mertebesine ulaşabilmelerini, bu ahlaki ilkeler doğrultusunda yaşayarak üretken olup aynı zamanda da israftan kaçınan bireyler olmaları koşuluna bağlamıştır.

 Weber’e göre bu ilke ve değerleriyle Protestan ahlakı Batıdaki teknolojik gelişmelerin itici gücünü oluşturmuştur.

 ***Dinî inanç sistemlerinin yanı sıra görece dinden bağımsız olarak gelişen seküler ideolojiler ya da dünya görüşleri de sosyal ve kültürel değişmenin yönü ve hızı üzerinde etkili olan faktörler arasında yer almaktadır.

 Liderler ve Toplumsal Hareketler:Değişimi öngören, planlayan ve ortaya koyabilen insan eylemi, şüphesiz ki sosyal ve kültürel değişimin en önemli dinamiklerinden birisidir.

 Tarihsel süreçte sosyal hareketleri doğuran insan eyleminin iki farklı durumda ortaya çıktığı görülmektedir.

 Birincisi karizmatik liderlerin önderlik ettiği sosyal hareketlerdir, diğeri ise, geniş halk kitlelerinin kolektif davranışlarıdır.

 Bazı tarihçiler ve biyografi yazarları, sosyo-kültürel değişimi, Büyük Adam Teorisi ile açıklamaya çalışmaktadırlar.

 Diğer bir grup sosyal bilimci ise bireyin sosyal yapıyı, toplumsal kurumları ve ilişkileri belirlemesinden ziyade, toplumsal koşulların bireyleri şekillendirdiği görüşünü benimsemektedirler.

 Bu yaklaşıma göre liderlerin kişilik özellikleri içinde doğup sosyalleştikleri kültürden ciddi biçimde etkilenmektedir.

 *Bu bağlamda, kolektif sosyal hareketlerin, Büyük Adam Teorisi’ne oranla sosyo-kültürel değişmeyi açıklamada daha etkili olduğu söylenebilir.

 Büyük toplumsal hareketler (kadınların özgürlük mücadeleleri, sivil haklar, ulusal bağımsızlık vb.) toplumsal değişimlerin en önemli itici güçleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Fransız, Amerikan ve İngiliz devrimleri, kolektif sosyal hareketlere verilebilecek örneklerdir.

Son zamanlarda giderek artan biçimde sanayileşmiş toplumlar üzerinde çalışmalar yapmakta olsalar da antropologlar, çoğu kez kötü sağlık koşulları, yetersiz beslenme ve gıda üretimi, yüksek bebek ölüm oranları ve aşırı nüfus artışı gibi ciddi toplumsal sorunlar yaşayan bölgelerde alan araştırmalarını sürdürmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ŞAMANİZMİN BİLİMSEL ARKA PLANI     Bugün birçok ülkede bilimsel çalışmalar disiplinlerarası bilimsel araştırmalar şeklinde yürütülme...