SANATIN İŞLEVLERİ
Sanat
genelde dinî amaçlarla, ilahi bir gücü, kutsal bir varlığı, ataların ruhunu ya
da bir hayvanın ruhunu onurlandırmak ya da ondan yardım istemek için yaratılır.
Günümüzde
bazı gelişmiş ülkelerde sanat, genellikle bir lüks, kişisel zevk ya da
başkalarına zevk vermek için ilgilenilecek bir alan olarak görülür.
Sanat
faaliyetleri sadece sanatçılar yapmazlar.
Bütün
insanlar bir şekilde kendilerine ait bir süslemeyle de olsa ait oldukları
toplumun bir üyesi olarak kim oldukları hakkında bir bildirimde bulunmuş
olmaktadırlar.
***Sanat
ister estetik kaygılarla yapılsın isterse mezar örneğinde olduğu gibi somut
faydalar için yapılmış olsun her durumda simgesel bir anlatım biçimine ve
yaratıcı hayal gücünün dışa vurulmasına ihtiyaç duyar.
Günümüzde
sanatın belki en işlevsel olarak kullanıldığı alanı, insanların ilgi ve
ihtiyaçlarını, dünya görüşlerini, siyasal tercihlerini kişilerin şahsi
çıkarları doğrultusunda değiştirmek amacıyla yapılan faaliyetler
oluşturmaktadır.
***Sanat
kimi zaman toplumsal konum, manevi kimlik ve politik güç gösterisi için
kullanılabilir.
Örneğin;
kapılara asılan nazarlık veya çatılara asılan boynuz o evin Bektaşi evi
olduğunu gösterir uğur ve şans getirmesi yan unsurlardır.
****Sanat
toplumsal olarak bir gruba aidiyeti veya o grubun kimliğinin de sembolü
olabilmektedir.
İlkel
toplumlar açısından sanatın işlevleri:
#
Sanat ilkellerde dinsel bir nitelik taşır.
Ortaya
konulan sanat ürünlerinin dinsel büyü, beladan korunma veya Tanrı’ya sığınma
aleti olarak da işlev görmesi söz konusudur.
#Sanat
ilkel toplumlarda iletişimi sağlar.
Yazıyı
bilmeyen kimseler için sanat en doğal ifade aracıdır.
Dolayısıyla
herkesin anlayabileceği ortak bir dildir.
#
Bir toplumun geçmişini, efsanelerini, atalarını ve mitik kahramanlarını
canlandırır ve anlatır.
Yani
sanat aynı zamanda ritüel bir amaca yönelik ve gelenek görenekle de
beslenmektedir.
#
İlkellerin sanat eserlerinde sadece estetik kaygının olduğu iddia edilemez.
Yani
sanat sanat içindir düşüncesinin onlar için pek bir anlamı yoktur.
#Sanat,
malzemesiyle bir mesaj taşır.
İnsana
yararlı bilgiler verir.
***İlkellerde
sanat, büyü, mitoloji ve ahlak gibi ögelerle iç içedir.
Sanatın
çağdaş insan yaşamındaki önemi ve işlevleri:insanın, özgünlüğü ve güzeli
arayarak bulabilmesi, gereksinimlerinin karşılayabilmesi yanında onu çağdaş
yaşantısı içinde değişik boyutlarıyla işlevlerinden yararlanması temelini
oluşturur.
Söz
konusu olan işlevler, estetiksel temellerdir.
Bunlar
dış görünüşüyle bireysel, toplumsal yapıda olduğu gibi, kültürel, ekonomik,
sosyolojik ve eğitsel nitelik konumunda da bulunabilirler.
Sanatın
bireysel işlevi: Bireyin sağlıklı, başarılı, dengeli, doyumlu ve duyarlı,
yaşamında mutlu olabilmesi için, davranışları üzerinde belirli değişimler
gözlemlemek estetik uyarılma ve karşı tepkide bulunma, yorumlama ve yaratma
davranışı yatmaktadır.
Sanatın
toplumsal işlevi: Bireylerin birbirleriyle, toplumların toplum katmanlarıyla
anlaşma, dayanışma, kaynaşma, paylaşma, iş birliğine girme, birleşip bütünleşme
sağlamasında sanatın çok önemli görevi olduğu yadsınmaz bir gerçektir.
Sanatın
kültürel işlevi: Artırıcı, kültürel değerleri kuşaklar arasında taşıyıp
aktarıcı, kültürler arası ilişkileri zenginleştirip güçlendirici, pekiştirici
özelliklerini kapsamaktadır.
Sanatın
ekonomik işlevi: Bireysel ve toplumsal olguların, düzenli, etkili ve verimli
bir biçimde gerçeğe dönüşmesini sağlayıcı görev ve sorumluluklar taşır.
E.
Zola’nın yaklaşımında olduğu gibi sanatın işlevi, doğayı değiştirmek değil onu
güçlendirmektir.
Onun
için sanat doğadaki gerçeklikten daha etkilidir.
Kurmaca
olduğunu bildiğimiz halde bir filmdeki veya tiyatrodaki anlatı bizi her zaman
gerçek olandan daha fazla etkileyebilir.
***Sanat
hayata dengeyi getirir.
Hayatın
içerisindeki sosyal dengesizlikler, siyasal eşitsizlikler sanat sayesinde bir
dengeye oturmaktadır.
Sanat
insanı diğer insanlara yaklaştırır.
Bir
romanı okuyup seven veya her hangi bir filmden veya geleneksel bir sanattan
zevk alan insanlar doğal olarak bir araya gelirler.
***Sanat
insana yeni algı ve keşif alanları açar.
Eğer
sanat yoluyla hayal edilip ortaya konmasa birçok buluşun şimdi olmayacağını
rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bütün
buluşlar önce hayal, sonra sanatsal değer ve keşif yoluyla ortaya çıkmaktadır.
***Sanat
insana yaşama coşkusu verir.
Parçalanmış
duygular, sadece madde ve kapitale kilitlenen zihinlerde sanat adeta bir yaşam
simidi görevi görür.
KÜLTÜR
VE SANAT
***Sanat
bireyden başlar bireyin yaşadığı kültürü etkiler ve kültürleşme yoluyla
evrensel boyuta ulaşarak tüm dünyaya yayılır.
Kültürü
canlı tutmanın en temel yönlerinden biri onun sanat yoluyla dile
getirilmesidir.
***Antropolojik
anlamda kültür bir insan toplumunu, özellikle de yasam biçimlerinikarakterize
eden görünümlerin tümüdür.
Sanatın
ne olduğunu belirsizleştiren etmenlerden biri her yerin kopya sanat eserleriyle
dolup taşmasıdır.
***Sanat
eserleri yaşayan kültürlerin ve milletlerin birlik ve beraberliği de diri
kalmakta ve sanat eserlerinin simgelediği dünya görüşü, anlayışı da geçmişle
geleceğin kültürel mirasını köprü olarak kurmaktadır.
Değişme,
eski ve yeni durum arasındaki farklılaşmalara ya da dönüşüm süreçlerine işaret
eden bir kavramdır.
Sosyal
ve kültürel değişme, sosyo-kültürel yapıyı oluşturan toplumsal ilişkiler ağının
ve bu ilişkileri belirleyen toplumsal kurumların bir kısım unsurlarında zaman
içerisinde meydana gelen farklılaşmaları ifade etmektedir.
Sosyal
ve kültürel değişme ise sosyo-kültürel yapıyı oluşturan toplumsal ilişkiler
ağının ve bu ilişkileri belirleyen toplumsal kurumların bir kısım unsurlarında
zaman içerisinde meydana gelen farklılaşmaları ifade etmektedir.
Dolayısıyla
sosyal ve kültürel değişme, fiziksel ve toplumsal sınırlar dahilinde zaman
içerisinde ortaya çıkan yeni durumlara işaret eden bir kavramdır.
Bu
bağlamda doğal çevre, kültürel çevre ve zaman unsurlarına bağlı olarak
şekillenen değişme, sosyo-kültürel boyutları olan bir süreçtir.
**Geleneksel
ve tutucu toplumlar da dahil olmak üzere, bütün toplumlar ve kültürler sürekli
olarak bir değişim sürecinden geçmektedirler.
Bu
bağlamda değişme, toplumun ve kültürün doğasında vardır. Sosyal ve kültürel
değişme tüm toplumların zorunlu olarak yaşadıkları bir süreçtir.
Sosyal
bilimlerin çeşitli disiplinlerinde araştırma yapan bilim adamları, sıkça
başvurdukları bir kavram olarak değişmeyi, olumlu ya da olumsuz, anlamlı ya da
anlamsız veya iyi ya da kötü gibi değer yüklü bir anlam dairesi içerisinde ele
almazlar.
Bu
manada sosyo-kültürel değişme, toplumsal olguların geçirdiği dönüşüm
aşamalarına ilişkin herhangi bir yargıda bulunmayan, yansız bir kavramdır.
Ancak
sosyo-kültürel yapılarda meydana gelen birçok değişme, pek tabiidir ki, olumlu
ya da olumsuz veya ilerleme ya da gerileme olarak nitelenebilecek türde
sonuçları olan dönüşümlerdir.
Sosyologlar,
sosyo-kültürel değişme kavramını, toplumun örgütlenme biçiminde, hacminde ve
parçaları arasındaki denge ve uyumda meydana gelen değişmeleri ifade etmek
amacıyla kullanmaktadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder