ANTROPOLOJİ VE DİL
Dilin
Niteliği: İnsanların kullanageldikleri hangi dil olursa olsun dil, bilgiyi
iletmenin bireysel ve toplumsal yaşamın deneyimlerini paylaşmanın aracı
rolündedir.
Bu simgeleştirme
sürecini, konuşma dilinde, birkaç sesi kullanarak (hiçbir dil 50’in üzerinde
ses kullanmaz) ve bunları anlamlı yollarla bir araya getirecek kurallar geliştirerek
yaparız.
İşaret dili’nde de aynı işlem yapılır
ancak orada ses yerine el kol hareketleri vardır.
Bu anlamda yeryüzünde bulunan yaklaşık
6000 dil bizleri çeşitliliği ve karmaşıklığı ile şaşırtabilir.
Ancak antropolojik olarak dillerin
temellerine inildiğinde tüm dillerin aynı biçimde örgütlendiğini görebiliriz.
Örnegın; Bir dilin başka bir dile tercüme
edilmesi gösterilebilir.
***Diller incelikli ve karmaşık tarzlarda
çeşitlilik gösterir.
Diller,
gramer,fonoloji, morfoloji ve sentakstan oluşur.
Linguıstık,dılın
yapısal özellıklerını ve konuşma biçimlerını ınceler.
***Linguistik’in
(dil bilim) temeli 2000 yıldan öncesine, Hindistan’da dil uzmanlarının
çalışmalarına dayandığı düşünülmektedir.
Yer
yüzünde yaklaşık 10.000 dilden bahsedilmektedir.
***Kültürel teması kolaylaştıran bir başka
dil biçimi de bir ya da daha fazla gelişmiş dilden alınma basitleştirilmiş bir
gramer ve sözlüğe dayanan pidgindir.
Eğer bir pidgin dil
tam gelişmiş bir dile dönüşürse, o zaman Kreol adını
alır.
***Dil,bilimin temel olarak 3 ana daldan
soz edılır:
Betimsel Dil Bilim:
Betimsel
dil bilim, bütün özelliklerini kaydederek,betimleyerek ve çözümleyerek bir dili
ortaya çıkarmaya çalışır.
Bu alan zor olmakla
birlikte bir dilin yapısını, dil bilimsel dağarcığını ve diğer dillerle olan
ilişkisini daha derinlemesine anlamamıza yardımı çok büyüktür.
Ses Bilim: Dil olgusunun en küçük anlamlı
birimi sözcük (kelime)’ tür. Sözcükler ses ya da fonem birimlerinden oluşur.
Fonemlerin sayısı çok fazla değildir.
Dillerdeki sınırlı sayıdaki fonemler, çok
sayıda morfemi ayırt etmekte kullanılarak farklı anlamlar yaratırlar.
Dilin sentaksı (söz dizimi), semantik
(dili anlam açısından inceleyen bilim dalı) önemi yanında yarattığı yapısal
hiyerarşik belirlenimle de dilin önemli özelliklerinden biridir.
Sözcükler, seslerden; cümleler
sözcüklerden; diller ise kavramlar ve cümlelerden oluşur.
Biçimbilim (Morfoloji):
Dil
bilimciler biçim bilimi, dildeki seslerin dökümünü yaparken yani dildeki sözcük
oluşumuyla(fiil çekimleri, çoğul ekleri ve bileşik sözcükler vb.)ilgili
kalıplar ve kuralları da incelerler.
Biçim birimler, bir dilde anlam taşıyan en
küçük ses birimleridir.
Anadolu’nun bir köyünde inceleme yapan bir
dil bilimci, “kuzu” sözcüğünün, k-u-z-u ses birimlerinden oluşan bir biçim
birim olduğunu anlar.
Çevresindekileri dinlerken kişilerin iki
veya daha fazla bahsederken “kuzular”sözcüğünü fark eder.
Böylece –lar biçimbiriminin bir başka
biçim birime eklemlendiğinde onu çoğul hâle getirdiğini de öğrenmiş olur.
Tarihsel
Dil Bilim:
Belirli
bir dilin tarih içindeki her hangi bir dönemdeki bütün özelliklerine odaklanan
betimleyici dil bilimden farklı olarak, dillerin değiştiği gerçeğiyle ilgilenir.
Bunun yanında
tarihsel dil bilimciler, sadece tarihteki dillerin değişimiyle ilgilenmezler.
Çünkü günümüz
dilleri de daima bir değişim içerisindedir.
Örneğin, son
yıllarda internet kullanımı dildeki değişimi.
Dil
değişimi üç biçimde meydana gelir:
İlişki
içinde bulunduğu kültürlerden yeni kelimeler alır.
Örneğin Zebra,kahve, karnaval, divan
İngilizceye bu şekilde girmiştir.
Yeni kelimeler yapılandırır.
Geyik-köpek,
Amerikan Kızılderililerinin ilk gördükleri ata verdikleri isimdir.
Mevcut kelimelere yeni anlamlar yükler.
Örneğin Arizona Apaçi dilinde
otomobillerin çeşitli kısımlarını belirtmek için anatomik sözlerden
yararlanılmıştır.
Örneğin gözler,
farları; kalp, distribütörü;mide, benzin deposunu ifade eder.
Etnik
Dil Bilim:
Her
toplumun kendine has bir kültürü olduğu gerçeği bir yana, bireylerin dil
kullanım biçimleri de cinsiyet, sınıf ve etnik kökene bağlı olarak değişiklik
gösterir.
Dil kullanımımız kültürümüzü, kültürümüz
ise dili kullanış biçimimizi yansıtır.
Bu alan, dilin
kültürel bağlamı ve toplumsal kullanımıyla ilgili bütün boyutlarını ele alır.
Beden Dili ve Yan Dil: Sözsuz ıletısımdır.
Beden dili jestler ve mimiklerle
gerçekleşir.
Kişinin zihninde
bulunan bir anlamı ifade etmesi ya da bir anlam oluşturması amacıyla yüz
kaslarını kullanımı mimikleri, yani yüz ifadesini;ayak-bacak, el-kol, baş
hareketleri kullanılır.
NOT==Beden dilini çözümlemeye çalışma
yöntemine “kinesik” adı verilmektedir.
***Beden dilinde insan istese de bazı
duygularını gizleyemeyebilir, bu demek değildir ki insan beden diliyle yalan
söylemez.
Ancak çığlık,
kahkaha, gözyaşı,kızarma, tüylerin diken diken olması gibi şeyler,
konuşmaya göre daha zor denetim alınabilen durumlardır.
***Sözsüz iletişim araçları, sözlü olanlar
kadar kişinin kontrolünde olmadığından, daha doğru, daha gerçek, daha önemli
bilgiler verir.
Bir iletişim sürecinde, ortalama
olarak kelimelerin sözle ifadesinin % 10, ses tonunun %30 ve beden dilinin
ise % 60 rol oynadığı belirtilmektedir.
Yandil (Paralangaj): Paralangaj,
genellikle dile eşlik eden dil ötesi seslerin sistemi olarak
tanımlanabilir.
Bu sesler “kıkırdama”, “inleme”, “iç
çekme” olabileceği gibi sesin tizliği ve hızı da olabilir.
Konuşmalarda sözcük
seçimi, konuşma hızı, yanıtların uzunluğu ve benzeri etmenlerin bilinç
düzeyinde algılanamasa da kişinin bilinçaltını etkileyebileceğini belirtmek
gerekir.
Örneğin sorguya çekilen bir kişinin
mahkeme salonundaki konuşması ve kendini savunması.
****Sesin niteliği, konuşmacının
sesinin arka planı olarak işlev görür.
Sesin nitelikleri, ses perdesinin düşük ya
da yüksek, dudakların açık ya da kapalı,nefes borusu girişinin kontrol
edilmesi,telaffuz (güçlü ya da gevşek), ritim (sesin yumuşak
ya da aniden
bölünmesi), tını (tınısı güçlü olandan zayıf olana), ve tempo (artan ya da
azalan) gibi özelliklerdir.
Dil ve Düşünce: Dilin düşünce ve eylemi
biçimlendirdiği görüşü “dil bilimsel görecelik” ilkesi
olarak adlandırılır.
Bu antropologlara göre; her dil,
konuşanlarına, dünyayı belli bir şekilde görmelerini sağlayacak
şekilde dil bilimsel alışkanlıklar kazandırır.
Onlar, düşünme
biçimleri ve tüm diğer zihinsel etkinlikler de dahil olmak üzere, dilin
bir insanın tüm yaşam tarzını belirlediğini savunmuşturlar.
***Dil kültürel gerçekliği yansıttığında,
kültürde yaşanan değişim de dildeki değişim olarak toplumsal hayatta
yansımasını bulacaktır.
Wittgenstein’ın şu ilkesi oldukça
açıklayıcıdır: “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır.”
***Dil ve düşünce ilişkisini ele alırken,
düşünme eyleminin, dilin sunduğu imkânlarla sıkı bir ilişki içerisinde
olduğu gerçeğini göz ardı etmemekle birlikte, bu eylemin tek ve olmazsa
olmaz koşulunun dil olduğunu ileri sürmektır.
***Kısaca bir dilde bir insan grubunun,
bir ulusun özel ruh ve yaşama biçimi tinsel bir form kazanır.
Bu nedenle bir ulusun özelliği en iyi
dillinde kavranır.
Bir milleti yok etmenin en kısa yolu
dilini ortadan kaldırmaktır.
Dilin Kökenleri: Dili incelerken doğal
olarak devreye ırk, kültür, toplum, sanat, müzik, din ve bireyin de
girmesi zorunlu bir durumda olmaktadır.
Kimi topluluklarda dilin ilk çıktığı yerin
kendi milletleri ve toprakları olduğuna dair anlatılar pek çoktur.
Yine buna benzer Müslümanlar arasında da
cennet dilinin Arapça olduğuna ve dillerin anasının da Arap dili olduğuna
dair yaygın kanaatler vardır.
***Dilin kökeni hakikaten bilim adamlarını
uğraştıran konulardan biri olarak gündemi meşgul etmiştir.
Dilden daha önemli hiçbir kültürel
fenomen bulunmadığı gibi, kendi kökeni hakkında böylesine az bilgi sunan başka bir
gelişme de yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder