9 Ekim 2022 Pazar

 ANTROPOLOJİ ÇEŞİTLERİ

 

Psikolojik antropoloji, öğrenme, öğrenme türleri, bilgi,bilginin örgütlenişi, algı ve anlamları konu edinen bilişsel antropoloji ile kesişir.

 Bilişsel antropoloji, bireysel davranışın, konuşmayı da kapsayacak biçimde çeşitli yönlerini analiz ederek, kişiye özgü anlam dünyasını inceler.

Bu antropolojik eğilimin en önemli temsilcilerinden Quinn ve Strauss, birey ve kültürün bütünüyle birbirine bağlanan bir yapı oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir.

 Onlara göre kültür; • Paylaşılan anlayışların bir ağı, Üyelerinin üzerinde anlaştıkları bir değişim ürünüdür.

Quinn ve Strauss, bilişsel antropolojideki meşhur Şema Kuramı’nı kullanmışlardır.

 Quinn ve Strauss, şemaların inşa edilme sürecini ve kullanımını II. Dünya Savaşı’ndan sonra doğmuş bir Amerikalı kız çocuğunun aile içerisinde anne ve babasının eylemlerini gözlemleyerek öğrenme ve içselleştirme örneği ile açıklamışlardır

 **Antropologların araştırma metot ve teknikleri, gözlem, mülakat, anket teknikleri kullanarak, çeşitli sosyal ortamlardaki bireysel davranışın betimlenmesini, rüyaların analiz edilmesini ve yaşam öykülerinin toplanmasını kapsar.

 **Gestalt yaklaşımı kişilik kültür ilişkileri üzerine yoğunlaşan Abram Kardiner, Ruth Benedict ve Margaret Mead gibi antropologları etkilemiştir.

Abraham Kardiner: Temel Kişilik Yapısı Kuramı Psikolojik antropolojinin ABD’deki öncüsü olan Kardiner, farklı kültürlerdeki çocuk yetiştirme tekniklerini incelemiştir.

 Kişilik oluşumunda çocukluk yıllarının çok önemli rol oynadığını belirtmiştir.

 Çocukların kişilik özellikleri birbirine benzer.

 **Kardiner ve Linton, nedensellik bağı ile bütünleşmiş aynı türden kültür ve kişilik özelliklerinin temel kişilik yapısını oluşturduğunu göstermişlerdir.

 Onlara göre temel kişilik yapısı üzerine birincil kurumlar ve ikincil kurumlar etki eder.

 **Birincil kurumlar, toplumsal çevreye uyumu sağlayan kültürel ürünlerdir ve toplumsal örgütlenme, teknoloji ve çocuk yetiştirme uygulamalarından oluşurlar.

 **İkincil kurumlar, birincil kurumlara uyum süreci, sosyal sistemde ortak, bilinç dışı çatışma ve kaygıları yani din gibi ikincil kültürel kurumlara yol açar.

 İkincil kültürel kurumlar, psikolojik mekanizmalar vasıtasıyla kişiliğin gereksinimlerini karşılamak üzere biçimlenirler.

 *Mead’a göre ergenliğe bağlı psikolojik değişimler biyolojik temelli değil, toplumsal ve kültüreldir.

 Ergenlikte topluma gore farklılık gösterir.

 Ergenlik özellik ve deneyimler farklıdır.

 Freeman, Mead’dan çok sonra Samoa köylerinde yaptığı araştırmada farklı sonuçlara ulaşmıştır.

Freeman’a göre Mead’ın kuramı, kaba bir ön yargıdan ibarettir.

  Ona göre Mead’ın Samoalı ergenlerde betimlediği kaygısız bir cinsellikten daha çok, bekâret karmaşası ve kadın erkek düşmanlığıdır.

 Ruth Benedict:Grup kişiliği Benedict, Yunan şarap ve ışık tanrılarının isim ve özelliklerinden hareketle Kwakiutları, Dionysoscu ve Zunileri, Apollocu olarak sınıflamıştır.

 Dionysoscu Kwakiutları, duygu, tutku, aşırılık, yıkıcılık,çekişme, savaş ve başka bir yaşam boyutuna (transa)geçme gibi özelliklerle tanımlamıştır.

 Apollocu Zuniler ise rekabetçi değillerdir, nazik ve barışseverdirler.

 Ölçülülük, uyum, dakiklik, düzenlilik gibi özellikler toplumsal olarak daha prestijlidir.

Aşırılık, trans, hâlüsinasyon gibi tutumlar benimsenmez.

 Benedict, Zunileri nevrotik, Kwakiutları megaloman olarak nitelemiş, ancak her bir davranış örüntüsünün kendi kültürü içerisinde normal kabul edildiğini ileri sürmüştür.

 *Cinsiyet kavramı, biyolojik ve fiziksel farklılıkları, toplumsal cinsiyet (gender) kavramı ise bir kültürün kadına ve erkeğe yüklediği bütün anlam ve yapısal özellikleri ifade eder.

 Toplumsal cinsiyetle bağlantılı olarak, kadın ve erkeğin toplumsal görevlere, sorumluluklara, eylemlere yönelik, tutum ve davranış örüntülerine toplumsal cinsiyet rolleri denir.

 **Toplumsal cinsiyet klişeleri, erkek ve kadınlarla ilgili oldukça basit fakat çok güçlü bir şekilde benimsenmiş tutum ve davranış örüntülerini ifade eder.

 Toplumsal cinsiyet tabakalaşması ise kadın ve erkeğin sosyal yapıdaki farklılaşmış statü ve konumlarını kapsayan değerler, güç, prestij ve özgürlük gibi ödüllerin eşitsiz dağılımını niteler.

Mead’in, Üç İlkel Toplumda Cinsiyet ve Mizaç (1935/1950) isimli çalışması, toplumsal cinsiyet rollerindeki çeşitlilik üzerine ilk kez dikkatleri çekmiştir.

 **Feminist antropologlara göre bu toplumsal roller, kadın ve erkeklere çocukluk dönemlerinde sosyalleşme ve kültürlenme sürecinde toplum tarafından aktarılan ve öğretilen sonradan kazandırılan rollerdir.

 Kadının ikincil olduğu cinsel asimetriyi irdeleyen, Sherry Ortner, Nancy Chodorow, Michelle Rosaldo ve Rayna Rapp Reiter gibi bu yaklaşımların temsilcileri cinsel asimetrinin evrenselliği varsayımını kabul etmişlerdir.

Yapısalcı Yaklaşım: Sherry Ortner Claude Levi-Strauss’un neredeyse tek başına temsil ettiği yapısalcılık, dilbilim,iletişim, Marx ve Freud’un teorilerinden yararlanarak geliştirilmiş bir paradigmadır.

 Levi-Strauss’un bu yaklaşımından etkilenen Ortner’e göre kadının toplumsal olarak ikincil statüde olması evrenseldir.

 Marksist Yaklaşım: Eleanor Leacock, Karen Sacks,Marx ve Engels’in teorik perspektifinden faydalanan Leacock ve Sacks, kadının toplumsal olarak erkeğe göre ikincil konumunun evrensel olduğu kabulüne karşı çıkmışlardır.

 Leacock, sınıflı toplum öncesinde kadın ve erkeğin eşit değer ve prestije sahip toplumsal konumlardan olan eşit bireyler olduğunu, sömürgeciliğin ve kapitalizmin kadın ile erkek arasındaki bu eşit düzeydeki ilişkileri bozduğunu ileri sürmüştür.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ŞAMANİZMİN BİLİMSEL ARKA PLANI     Bugün birçok ülkede bilimsel çalışmalar disiplinlerarası bilimsel araştırmalar şeklinde yürütülme...