ANTROPOLOJİ ÇEŞİTLERİ
Psikolojik
antropoloji, öğrenme, öğrenme türleri, bilgi,bilginin örgütlenişi, algı ve
anlamları konu edinen bilişsel antropoloji ile kesişir.
Bilişsel antropoloji, bireysel davranışın,
konuşmayı da kapsayacak biçimde çeşitli yönlerini analiz ederek, kişiye
özgü anlam dünyasını inceler.
Bu antropolojik
eğilimin en önemli temsilcilerinden Quinn ve Strauss, birey ve kültürün
bütünüyle birbirine bağlanan bir yapı oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir.
Onlara göre kültür; • Paylaşılan
anlayışların bir ağı, Üyelerinin üzerinde anlaştıkları bir değişim
ürünüdür.
Quinn ve Strauss,
bilişsel antropolojideki meşhur Şema Kuramı’nı kullanmışlardır.
Quinn ve Strauss, şemaların inşa edilme
sürecini ve kullanımını II. Dünya Savaşı’ndan sonra doğmuş bir Amerikalı kız
çocuğunun aile içerisinde anne ve babasının eylemlerini gözlemleyerek öğrenme
ve içselleştirme örneği ile açıklamışlardır
**Antropologların araştırma metot ve
teknikleri, gözlem, mülakat, anket teknikleri kullanarak, çeşitli sosyal
ortamlardaki bireysel davranışın betimlenmesini, rüyaların analiz edilmesini ve
yaşam öykülerinin toplanmasını kapsar.
**Gestalt yaklaşımı kişilik kültür
ilişkileri üzerine yoğunlaşan Abram Kardiner, Ruth Benedict ve Margaret Mead
gibi antropologları etkilemiştir.
Abraham
Kardiner: Temel Kişilik Yapısı Kuramı Psikolojik antropolojinin ABD’deki öncüsü
olan Kardiner, farklı kültürlerdeki çocuk yetiştirme tekniklerini incelemiştir.
Kişilik oluşumunda çocukluk yıllarının çok
önemli rol oynadığını belirtmiştir.
Çocukların kişilik özellikleri birbirine
benzer.
**Kardiner ve Linton, nedensellik bağı ile
bütünleşmiş aynı türden kültür ve kişilik özelliklerinin temel kişilik
yapısını oluşturduğunu göstermişlerdir.
Onlara göre temel kişilik yapısı üzerine
birincil kurumlar ve ikincil kurumlar etki eder.
**Birincil kurumlar, toplumsal çevreye
uyumu sağlayan kültürel ürünlerdir ve toplumsal örgütlenme, teknoloji ve çocuk
yetiştirme uygulamalarından oluşurlar.
**İkincil kurumlar, birincil kurumlara
uyum süreci, sosyal sistemde ortak, bilinç dışı çatışma ve kaygıları yani
din gibi ikincil kültürel kurumlara yol açar.
İkincil kültürel kurumlar, psikolojik
mekanizmalar vasıtasıyla kişiliğin gereksinimlerini karşılamak üzere
biçimlenirler.
*Mead’a göre ergenliğe bağlı psikolojik
değişimler biyolojik temelli değil, toplumsal ve kültüreldir.
Ergenlikte topluma gore farklılık
gösterir.
Ergenlik özellik ve deneyimler farklıdır.
Freeman, Mead’dan çok sonra Samoa
köylerinde yaptığı araştırmada farklı sonuçlara ulaşmıştır.
Freeman’a göre
Mead’ın kuramı, kaba bir ön yargıdan ibarettir.
Ona göre Mead’ın Samoalı ergenlerde
betimlediği kaygısız bir cinsellikten daha çok, bekâret karmaşası ve kadın
erkek düşmanlığıdır.
Ruth Benedict:Grup kişiliği Benedict,
Yunan şarap ve ışık tanrılarının isim ve özelliklerinden hareketle Kwakiutları,
Dionysoscu ve Zunileri, Apollocu olarak sınıflamıştır.
Dionysoscu Kwakiutları, duygu, tutku,
aşırılık, yıkıcılık,çekişme, savaş ve başka bir yaşam boyutuna (transa)geçme
gibi özelliklerle tanımlamıştır.
Apollocu Zuniler ise rekabetçi
değillerdir, nazik ve barışseverdirler.
Ölçülülük, uyum, dakiklik, düzenlilik gibi
özellikler toplumsal olarak daha prestijlidir.
Aşırılık, trans, hâlüsinasyon gibi tutumlar
benimsenmez.
Benedict, Zunileri nevrotik, Kwakiutları
megaloman olarak nitelemiş, ancak her bir davranış örüntüsünün kendi kültürü
içerisinde normal kabul edildiğini ileri sürmüştür.
*Cinsiyet kavramı, biyolojik ve fiziksel
farklılıkları, toplumsal cinsiyet (gender) kavramı ise bir kültürün kadına ve
erkeğe yüklediği bütün anlam ve yapısal özellikleri ifade eder.
Toplumsal cinsiyetle bağlantılı olarak,
kadın ve erkeğin toplumsal görevlere, sorumluluklara, eylemlere yönelik, tutum
ve davranış örüntülerine toplumsal cinsiyet rolleri denir.
**Toplumsal cinsiyet klişeleri, erkek ve
kadınlarla ilgili oldukça basit fakat çok güçlü bir şekilde benimsenmiş tutum
ve davranış örüntülerini ifade eder.
Toplumsal cinsiyet tabakalaşması ise kadın
ve erkeğin sosyal yapıdaki farklılaşmış statü ve konumlarını kapsayan değerler, güç,
prestij ve özgürlük gibi ödüllerin eşitsiz dağılımını niteler.
Mead’in, Üç İlkel
Toplumda Cinsiyet ve Mizaç (1935/1950) isimli çalışması, toplumsal
cinsiyet rollerindeki çeşitlilik üzerine ilk kez dikkatleri çekmiştir.
**Feminist antropologlara göre bu
toplumsal roller, kadın ve erkeklere çocukluk dönemlerinde sosyalleşme ve
kültürlenme sürecinde toplum tarafından aktarılan ve öğretilen sonradan
kazandırılan rollerdir.
Kadının ikincil olduğu cinsel asimetriyi
irdeleyen, Sherry Ortner, Nancy Chodorow, Michelle Rosaldo ve Rayna
Rapp Reiter gibi bu yaklaşımların temsilcileri cinsel asimetrinin
evrenselliği varsayımını kabul etmişlerdir.
Yapısalcı
Yaklaşım: Sherry Ortner Claude Levi-Strauss’un neredeyse tek başına temsil
ettiği yapısalcılık, dilbilim,iletişim, Marx ve Freud’un teorilerinden
yararlanarak geliştirilmiş bir paradigmadır.
Levi-Strauss’un bu yaklaşımından etkilenen
Ortner’e göre kadının toplumsal olarak ikincil statüde olması evrenseldir.
Marksist Yaklaşım: Eleanor Leacock, Karen
Sacks,Marx ve Engels’in teorik perspektifinden faydalanan Leacock ve Sacks,
kadının toplumsal olarak erkeğe göre ikincil konumunun evrensel olduğu
kabulüne karşı çıkmışlardır.
Leacock, sınıflı toplum öncesinde kadın ve
erkeğin eşit değer ve prestije sahip toplumsal konumlardan olan eşit bireyler
olduğunu, sömürgeciliğin ve kapitalizmin kadın ile erkek arasındaki bu
eşit düzeydeki ilişkileri bozduğunu ileri sürmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder