İNSANLIĞIN EVRELERİ - 2
Eşitsizlik
ve toplumsal yapı arasındaki ilişki, ileri bahçeci ve tarım toplumlarında
yüksek olmakla birlikte, gelişmiş modern toplumlarda eşitsizlik oranı daha
düşüktür.
Bununla
birlikte kabul etmek lazım ki eşitsizlik toplumlarda daima olacaktır.
**Nüfus ulus
içinde köylerden kentlere göç etmiş ve sanayi işlerinde çalışmaya
başlamıştır.
Buna
bağlı olarak insan nüfusu daha once görülmemiş bir hızla artarak doğal
kaynaklar üzerinde baskı yaratmaktadır.
Öte
yandan büyüme oranı istikrara kavuşuncaya kadar,nüfus hızla ve sürekli artmaya
devam eder.
İş
uzmanlaşması artmıştır.
Servetin belli
kesimlerde toplanması artmıştır.
Bu durum, yeni
toplumsal ilişkiler ve örgütler yoluyla gerçekleşmiştir.
Aile
yapısı geniş aileden çekirdek aileye doğru evrilmiş ve aile içi yardımlaşma da
çoğu zaman sigorta, devlet yardımı veya özel kurumların yardımına doğru
değişmiştir.
**Tarım
sektöründe çalışanların sayıları azalırken buna bağlı olarak hizmet sektöründe
ve endüstride çalışanların sayısı hızla artmıştır.
Bu durum
aynı zamanda kent nüfusunun kır nüfusa oranını artırmış ve kentlerde
beklenmedik kalabalıkların oluşması sonucunu doğurmuştur.
**Toplumlar
arasında da eşitsizlikler endüstri gücü olmaya bağlı olarak değişmiştir.
Dolayısıyla
kimi endüstrileşmiş toplumlar diğerlerine siyasi, ekonomik, askerî ve
teknolojik noktalardan üstünlük kurmuşlar ve onlara hükmetmeye ve kaynaklarını
sömürmeye başlamışlardır.
Günümüzde
bu dengesizliğin ortadan kaldırılması adına toplumların endüstrileşme ve
sonrasını gerçekleştirmeleri zorunlu görünmektedir.
Eğitim
tamamen devlet eliyle ve örgün bir şekilde yapılır hale gelmiştir.
Sınıflar arası
farklılaşma artmıştır.
Uluslararası
ekonomi ortaya çıkmıştır.
Üretim ve
Kaynakları:Antropologlar, farklı toplumların ekonomik sistemlerini açıklamak
ve karşılaştırmak için üç ekonomik alan üzerinde araştırma yaparlar.
Bunlar;
Kaynaklara erişimin düzenlenmesi, üretim süreci, dağıtım ve değiş tokuştur.
Kaynaklara
Erişimin Düzenlenmesi(Doğal kaynakları elde etme stratejileri): Kaynak
açısından zengin topraklara erişimi garantilemeye yönelik olarak planlanmıştır.
Emek, ham
maddeler ve teknoloji, sosyal grubun istediği mal ve hizmetlerin üretiminde
kullanılabilecek üretim kaynaklarıdır.
Emek,
her türlü ekonomik sistemin temel taşıdır.
İnsan
toplulukları için temelde cinsiyet ve yaşa dayalı iş bölümü hemen hemen her
toplumda geçerli olan iki özelliktir.
Cinsiyete
Bağlı İş Bölümü:Bazı topluluklar için kadının ve erkeğin iş bölümü gevşek
sınırlarla belirlenebilir.
Bu
belirlemelerde bazen kadın erkeğe ait gibi görülen işleri yaptığı gibi erkeğin
de kadına ait vazifeleri yaptığı görülebilir.
Önemli olan iş
birliğidir.
Yaşa
Dayalı İş bölümü:Bazı işler gençlere uygun görülmezken kimi işler de yaşlılar
için mümkün olamamaktadır ya da tam tersidir.
Her yaşta
kişiler kendilerine ait olan işleri yerine getirmelidir.
İş
Birliği:İş birliğine dayalı çalışma grupları gerek gelişmiş gerekse de
gelişmemiş her toplumda bulunabilir.
Üretim
stratejileri şu üç unsuru birleştirir; doğal kaynaklar, emek ve sermaye.
Emek
yoğunluğunu etkileyen etkenleri de; İnsanların belli bir zamanda bir
kişinin üstesinden geldiği iş miktarı olan üretkenlik,
Üretken
olunan yaşam süresi yani bir kişinin kültürel olarak tespit edilmiş, işe
başlama ve iş gücünden çekilme yaşlarıyla sınırlı dönem ve İş günü yani bir
ideal olarak bir kişinin, kültürel olarak tespit edilmiş, her iş gününde
geçireceği saatlerin süresi kavramlarını içerir.
Maddi
malların dağıtımını başlıca üç kültürel sistem içinde değerlendirmek mümkündür.
Bunlar; karşılıklılık,
piyasa takası (takas ve ticaret ve yeniden dağıtımdır.
Karşılıklılık:Karşılıklılık,
değişimin eşitler arasında yapıldığı, uzun dönemde dengenin sağlanması, para ve
fiyatın bulunmaması, tarafların istedikleri zaman alışverişten çekilmesi ile belirlenen
ekonomik ilişkileri örgütleyen ilkedir.
Bütün
ekonomilerde değişim “karşılıklılık” ilkesine dayanırken, para, fiyat ve
toplumsal tabakalaşmanın bulunmadığı toplumlarda tek ilke durumundadır.
İnsanlar
arasında yapılan değiş tokuş üç şekilde cereyan etmektedir.
Bunlar
genelleştirilmiş karşılıklılık, dengeli karşılıklılık bazen de olumsuz
karşılıklılık olarak ifade edilmiştir.
**Yiyecek
dağıtım usülü “genelleştirilmiş karşılıklılık” örneğini oluşturmaktadır.
**Dengeli karşılıklılık” ise uzun dönemli bir
süreç olmayıp, alma ve verme işlemi çok somut ve belirgindir.
**Karşılıklılık
ilkesi, sanayi toplumlarında da ekonomik örgütleyici olarak geçerliliğini
korumaktadır.
Olumsuz
karşılıklılık:Değiş tokuşun üçüncü şeklidir.
Burada adından
da anlaşıldığı gibi veren kimse, ince hesaplar yapmak suretiyle daha fazlasını
alma düşüncesindedir.
Bir diğer
takas şekli de sessiz iletişim veya “sağır trampa” diye adlandırılan ticarettir
hiçbir temas olmadan yapılan takasdır.
Pazar
Ekonomisi:Mal ve hizmetlerin alınıp satılmasında fiyatların arz ve talebe gore
belirlenmesine pazar ekonomisi adı verilmektedir.
Para:
Demir Paraların İcadı ve Değiş Tokuş Aracı Olarak Yayılması.Para, diğer mal ve
hizmetler için ödeme yapmakta ve onların değerlerini belirlemekte kullanılan
bir metadır.
Lidyalılar para
kullanmak suretiyle değiş-tokuşu bırakmışlardır.
Kullanılan
paraların üzerinde mutlaka siyasi simgelerin yer aldığı görülmektedir.
Para
kullanımı yaygınlaşınca zaruri olarak metaller uzun dönem kullanılabilecek,
kolayca saklanabilecek ve taşınabilirliği de kolay olacak şekillerde
tasarlanmıştır.
Bunun
için de demir, gümüş ve bakır parçalarından paralar yapılmaya başlanmıştır.
2600 yıl önce
Lidyalılar bu metal yuvarlaklar şeklinde paralar tasarlamışlardır.
Liderlerin
toplanan bu gelirleri hâlka dağıtmasında bazı nedenler;
&-Liderler
servet dağıtımıyla cömertlik gösterisi yapıp iktidarının sürdürmek ister,
&-Kendi
liderliğini destekleyen kimseleri maddeten destekleyerek iktidarını güçlendirmek
ve onların desteklerinin devamını sağlayarak yüksek bir hayat standardı
sağlamak ister,
&-Mükellef
ziyafetler vererek diğer grup veya devletlerin liderleriyle iyi ilişkiler
kurarak toplumunun gücünü ve kendi meşruiyetini artırmak ister.
Son on
yılda artan gelir ve üretim çarpıklıkları,Birleşmiş Milletler Kalkınma
Raporu’ndan hareketle görelim.
-Dünyada
en varlıklı 200 kişinin serveti, dünya nüfusunun % 41'nin toplam gelirinden
fazladır.
-Gelişmekte
olan ülkelerde 1 milyar 300 milyon kişi temiz sudan yoksundur.
-840
milyon insan açlık sınırındadır.
-1,5 milyar
insanın günlük geliri 1 dolardan azdır.
-80'den fazla
ülke 10 yıl öncesinden daha az kişi başı gelire sahiptir.
-İlkokul
çağındaki 7 çocuktan biri okulsuzdur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder