Yerlilerin “gerçek öyküler” ile “yalan öyküler” arasında yaptıkları ayrım
anlamlıdır.
Bu “öyküler” vardır; bir başka deyişle bunlar uzak ve masalsı bir geçmişte
olup bitmiş bir olaylar dizisini anlatır.
Mitlerdeki kişilerin genellikle tanrılar ve doğaüstü varlıklar,
masallardakilerinse olağanüstü kahramanlar ya da hayvanlar olmasına karşılık,
bütün bu kişilerin ortak bir yanı vardır: Onlar gündelik yaşamın bir parçası
değildirler.
Çünkü, mitlerle anlatılan her şey doğrudan doğruya kendilerini
ilgilendirir, oysa masallar ve fabllar, Dünya ya değişiklikler getirdikleri
zaman bile değiştirmemişlerdir.
Mitlere göre dünya ve insanlar varsa bunun nedeni doğaüstü
varlıkların “başlangıçta” yaratıcı bir etkinlik göstermiş olmasıdır.
İnsan bugünkü haliyle, bu mitsel olayların dolaysız sonucudur, onun yapısı
bu olaylarla oluşmuştur.
İnsan ölümlüdür, çünkü başlangıç zamanında bir şey olmuştur.
Eğer bu şey gerçekleşmemiş olsaydı, insan da ölümlü olmazdı:
Modern insan şu biçimde akıl yürütebilir: Ben bugün içinde bulunduğum
durumdayım çünkü başımdan bir yığın olay geçti; ne var ki, bu olaylar ancak,
8000-9000 yıl kadar önce, tarım keşfedildiği için gerçekleşebildi.
Eskiçağ’da Yakın Doğu’da kent uygarlıkları geliştiği için bilimsel
buluşlara yol açmakla ve sanayi uygarlığının gelişmesini hazırlamakla evren
anlayışını kökünden değiştirdikleri için bir dizi olay gerçekleşti.
Mitsel zamanlarda geçen olaylar kutsal bir öykü oluştururlar; çünkü
olaydaki kişiler insan değil doğaüstü varlıklardır.
Mitler nesnelerin kökenindeki sırrı açıklar.
Yalnızca nesnelerin yaratılışı değil, ortadan kaybolduklarında nerede
bulunacakları ve nasıl yeniden ortaya çıkarılabilecekleri de mitler
aracılığıyla öğrenilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder